Tükendi
Gelince Haber VerÂdem’den Önce rüyalarında tarihöncesi bir çağda yaşayan alter ego’su Kocadiş’in başından geçenleri gören modern bir Amerikalı çocuğun öyküsüdür. O çağda üç ayrı tür insansı bulunmaktadır: Henüz ağaçtan inmemiş, vahşi maymunlara daha yakın Ağaç İnsanları; Kocadiş’in “Halk” olarak adlandırdığı ve kendisinin de ait olduğu, hem ağaçlarda hem de mağaralarda yaşayan tür; bir de bu insansıların en gelişmişi olan, ateş yakıp ok ve yay kullanan Ateş İnsanları. Eser 20. yüzyıl başlarında evrim meselesini kamuoyunun gündemine taşımasıyla dikkat çeker. London modern anlatıcısının binlerce asırlık bir mesafeden baktığı ilkel insanın düşünce yapısını düş gücüyle zenginleştirerek aktarır. Uzak atalarımıza ve içinde yaşadıkları, dur durak bilmeyen bir çatışma ve hayatta kalma mücadelesinin süregeldiği gaddar dünyaya ilişkin karanlık bir tablo çizer.
JACK LONDON (1876-1916): Asıl adı John Griffith Chaney olan Jack London, San Francisco’da doğdu. Çocukluğunu anne ve baba sevgisinden mahrum geçirdi. Babası tarafından terk edildikten sonra, California’daki Oakland’da, annesinin ve London soyadını aldığı üvey babasının yanında yetişti. On dört yaşında okulu bırakarak serüven dolu bir hayata başladı. On dokuz yaşına geldiğinde, dört yıllık ortaöğrenimini bir yılda tamamlayarak California Üniversitesi’ne girdi. Ancak öğrenimini yine yarım bıraktı. İlk kitabı Son of the Wolf (1900; Kurdun Oğlu) geniş bir okur kitlesine ulaştı. Ona kalıcı bir ün sağlayan yapıtı ise The Call of the Wild (1903; Vahşetin Çağrısı) oldu. Diğer önemli yapıtları arasında White Fang (1906; Beyaz Diş) ve Iron Heel (1907; Demir Ökçe) sayılabilir. En kalıcı yapıtlarından biri olarak kabul edilen Martin Eden’ın (1909) yanı sıra iki otobiyografik romanı daha vardır: The Road (1907; Yol) ve John Barleycorn (1913). Kitapları yabancı dillere en çok çevrilmiş Amerikalı yazarlardan biri olan London, 1916’da ardında çok sayıda eser bırakarak hayata gözlerini yumdu.
Kitaptan;
“Onlar bizim atalarımız, tarihleri bizim tarihimizdir.
Sakın unutma, günün birinde ağaçlardan sallanarak inip
dimdik yürüdüğümüz ne kadar kuşku götürmezse, çok
daha önceki bir başka gün denizden sürünerek çıkıp
karadaki ilk zorlu maceramızı başarıyla göğüslediğimiz de
aynı ölçüde kesindir“
I. Bölüm
Görüntüler! Görüntüler! Görüntüler! Her şeyi öğrenmeden önce, rüyalarıma üşüşen yığınla görüntünün nereden geldiğini sık sık merak ederdim; uyanıkken, gerçek hayatta benzerini hiç görmediğim görüntülerdi bunlar. Çocukluğumda rüyalarımı bir kâbuslar geçidine çevirerek, daha sonra da beni kendi türümden farklı, doğaya aykırı ve lanetli bir yaratık olduğuma inandırarak işkence ederlerdi bana…