Arka kapak
“Yaramazlık, ele avuca sığmamak çok kötü şeyler değil Hebo. Dereyi bilirsin, bazen
önüne gelen her şeyi yıkar, ağaçları söker, kenarında ki evleri bile alır götürür. Bu onun
kötülüğü değildir. Yüreğidir. Kendisidir. Eğer yağmur günlerce yağmışsa, kar suları
güneşle bir anda erimişse, derenin yapacağı bir şey kalmaz. Yatağını genişletmek için
etrafı kırar döker. O, hedefine ulaşmanın, bir an önce denize kavuşmanın peşindedir.”
Hebo serisinin üçüncü kitabı olan Dere Yürüyüşü’nde, gökyüzünden, dereden, yıldızlardan, hakikatten ve çocuklardan başka şeylere yer açmamış kafa dengi bir bilgeyle, küçük bir çocuğun tabiatın ortasında bazen neşeli bazen hüzünlü arkadaşlıklarının izini sürüp aralarında geçenlere tanıklık etmeye devam ediyoruz...
Editörün görüşü
Kitap her ne kadar gençlik romanı olarak görünse de, rahatlıkla yetişkinlerin de okuyabileceği bir örgüsü ve anlatımı var. Bu anlamda Hebo'ya bir yaş aralığı koymak doğru olmaz. Sadece şu söylenebilir; çocukların ve yetişkinlerin üzerinde durduğu, beğendiği kısımlar değişebiliyor. Her yaş grubuna hitap edebilen bir dili var.
En önemli cümle
Yıldızlar ne kadar çok olursa olsun asla fındık bahçelerini aydınlatmaz. Önümüze ya da etrafımıza saçılmaz pırıltıları; kaba dolan su gibi gözümüzden içimize akar sadece.
Bu kitap neden önemli
-Doğayla iç içe, pastoral bir anlatı. Doğanın bütün güzelliklerini yansıtan, kolayca bağ kurulabilen samimi bir dil. -Hebo isimli bir çocuğun samimiyet ve masumiyet dolu öyküsü. Adeta dokunulabilecek kadar gerçekçi bir yapıt. -Hebo karakteri kitap boyunca başından geçen haylazlıklardan, acılardan, kavgalardan ve yaşanmışlıklardan ders çıkartarak karakter gelişimi sağlıyor. Çocukların karakter gelişimi açısından çok önemli bir yapıt. -Doğanın önemi, kırdaki insan ilişkileri, kır insanının hayatında doğanın önemi ve arkadaşlıklar üzerine çok öğretici ve düşündürücü bir yapıt. -Bir çocuğun kır yaşantısı, buram buram yerellik, Karadeniz, köy ve doğal yaşam kokan bir eser.